Mart 04, 2011

Atatürk, Tayyip, Marmaray!

Yunan ordusu 1921’de Polatlı’ya kadar ilerlemişti. Polatlı’daki Yunan ordusunun top sesleri Ankara’da duyuluyordu. Başkent, düştü düşecekti. Bakanlıkların kağnılarla Kayseri’ye taşınmalarına başlanmıştı.
O ortamda Mustafa Kemal Paşa Milli Eğitim Bakanı’na bir “hars müdürlüğü” kurması talimatını verdi. Bakanlığın topu topu 17 memuru vardı. Dört memur, Galip Bey’in yönetiminde “Kültür Müdürlüğü’nü” kurarak Ankara içinde ve çevresinde, sağdan soldan eski eser toplayıp bir müze kurmaya başladı. Olacak iş miydi bu? Bir yandan başkent boşaltılıyor, bir yandan da müze kuruluyordu! Gel de şaşırma!
Ama Atatürk ileri görüşüyle her şeyin bilincindeydi… Yunan ordusunu stratejik olarak Anadolu içlerine çekmekte, taktik olarak da kentin boşaltıldığı havasını vermekteydi. Düşmanı yeneceğini biliyordu.
Düşmanı yenmek, ülkeden kovmak yeterli değildi. Sonraki yıllarda, “Bir ülkeyi tam olarak sahiplenmek için yalnızca onun sınırlarını güvenliğe kavuşturmak değil, ülkenin kültürel, tarihsel ve dinsel mirasına da sahip çıkmak gerekir” diyecekti. O savaş koşullarında bile Atatürk “tarihsel mirası” ihmal etmiyordu.
Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin kapısındaki basit levhada kuruluş tarihi “1921” yazılıdır.
***
Dünyada hiçbir kent, birden fazla iki ayrı imparatorluğun başkenti olmamıştır. Oysa İstanbul, dört ayrı imparatorluğu başkent olarak taçlandırmıştır. Roma, Bizans, Latin, Osmanlı...
İki kıtayı bağlayacak “Marmaray” ulaşım sistemi uluslararası finans ortamına açılınca Japonlar devreye girip yaklaşık 1 milyar dolarlık kredi ile yapımı yüklendiler. Tek koşulları vardı:
“Tünel inşaatının geçeceği yoldan, önce arkeologlar UNESCO gözetiminde gidecek, onların oluru sağlandıktan sonra inşaat aşamalı sürecek!”
Bakû-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı gündeme gelince, projeyi yüklenen uluslararası konsorsiyumun da tek koşulu vardı:
“Önce yol boyunca arkeologlar ve sosyologlar gidecek. Yol boyunda yerleşim bölgeleri ya da arkeolojik alanlar varsa, gereken kurtarma çalışmaları yapılacak, gerekirse güzergâhta sapmalar yapılacak.”
Ilısu Barajı’nı İngiliz, İsviçre, Avusturya firmaları finanse edip yapacaklardı. Karşılarına Hasankeyf çıkınca yapımdan çekildiler.
Allianoi Barajı’nda yabancı parmağı yoktu. Ne oldu? AKP’nin Çevre ve Kültür bakanlarınca verilen olurlarla bu ünlü Roma ve Osmanlı kaplıcası önce kumla örtüldü, sonra sularla boğuldu! Keşke Allianoi’de de yabancı parmağı olsaydı, AKP’li bakanlara emanet edilmeseydi! Türkiye, 1999’da “Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne” imza koymamış mıydı?
***
İstanbul’un en eski yerleşiminin günümüzden 2700 yıl öncesine kadar gittiği, 1973’te Arkeoloji Müzeleri’nin ek bina inşaatında çıkan buluntularla saptanmıştı.
Marmaray inşaatı başladığında, Asya’da, Üsküdar’da ve Avrupa’da Yenikapı’da önemli arkeolojik buluntular mantar gibi biter olunca, çalışmalar yoğunlaştırıldı. Üsküdar’da 4.5 dönümlük bir alanda Hrysapolis kenti bulundu!
Günümüzde Yenikapı olarak bilinen, adını Roma imparatorundan alan “1. Theodosius Limanı’nın” varlığı antik belgelerinden bilinmekteydi. Zamanla liman dolarak bugünkü durumuna dönüşmüştü.
Marmaray da buradan geçtiği için arkeolojik çalışmalar da Yenikapı’da yoğunlaştı. 58 dönümlük bir alanda günde 3 vardiya halinde yüzlerce arkeolog, jeolog, botanikçi, mühendisin yanı sıra 600 işçi, deniz seviyesinin altında kaldığı için çamurda güç koşullarda çalıştılar. Her kazmada tarihin, bilimin bir sayfası aydınlandı. Kazıların yalnızca arkeolojik bağlantılı olduğu inancı yıkıldı.
Jeologlar, deprem bölgesi olan İstanbul’da bu noktada İÖ 553’te bir “tsunami” saptadılar. Marmara’nın iki boğazla iki denize açılmadan önce bir göl olduğu kanısı kesinleşti. Zoologlar, gerek kara, gerek deniz bağlantılı çok çeşitli hayvanların varlığını belirlediler.
Kazılarda İstanbul’un tarihi geçmişi altüst oldu. Kentin tarihinin 2700 yıl öncesine değil 8500 yıl öncesine gittiği saptandı. Marmara, bir göl iken bu noktadaki “neolitik (cilalı taş)” döneminde bir köy yerleşmesine de ulaşıldı.
Dünyada en erken teknenin 5000 yıl önce yapıldığı olgusu yıkıldı. 8400 yıllık ahşap kürekler bulundu. O dönem insanının kullandığı ahşaptan ve kemikten araçlar ele geçti.
Aralarında biri kargo, beşi savaş gemisi olmak üzere İS 5-11. yy’dan kalma, şimdilik, 35 ahşap tekne ve çeşitli yük kalıntıları koruma altına alındı. Denizde değil, üstelik karada bulunmuş bu tekneler bile Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin görkemini aşıyor.
İS 2-3. yy’dan çeşitli fildişi heykelcikler, ağırlıklar, kilisecikler, değişik yapılar, sikkeler, takılar bu görkeme önemli katkıda bulunuyor.
***
Tüm tekne ve buluntular Yenikapı’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce yapılacak “Arkeopark ve Müze”de sergilenecek. 8 Kasım’da imzalanan bir anlaşma ile bu alanda yapılacak çalışmalar sürüyor.
Atina’daki metro inşaatı sırasında da benzeri durumla, üstelik Yenikapı kadar kapsamlı olmayan bir durumla karşılaşılmıştı. Buluntuların bazıları metro istasyonlarında sergileniyor. Roma metro inşaatı da yıllardır arkeolojik kazılara bağımlılığını sürdürüyor.
***
Marmaray kazılarını destekleyen İstanbul Büyükkent Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “İstanbul’un kültürel mirası daha da zenginleşti. Burası tarihsel açıdan çok zengin bir alan… Yaklaşık 11 bin kadar bulgu var!” diyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, arkeologlara ve emeği geçenlere teşekkür ettikten sonra şöyle demişti: “Buradaki bulgular, İstanbul’un tarihini çok eskilere götürdüğü gibi insanlık tarihinde de çok önemli sayfalar açıyor. İnanıyorum ki bu çalışmalarla çok canlı bir müze ortaya çıkacak. İnsanlar binlerce yılın içerisinden geçecekler. Bu sadece Türkiye tarihi için değil, yabancılar için de çok büyük bir cazibe merkezi olacak. Herkesin beğenisini kazanacak büyük bir eser kazandırılıyor.”
“Ucube heykelden” sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Marmaray konusunda da şu sözleri yumurtladı: “Ciddi engellerle karşılaştık. Arkeolojik engeller projeyi ciddi anlamda etkiledi. Sürekli yok arkeolojik şey, yok çanak çömlek çıktı, yok şu çıktı, yok bu çıktı. Arık engel mengel tanımıyoruz!”
Bu sözler çeşitli tepkiler çekti. Arkeologlar Derneği’nin İstanbul Şubesi de bu sözlere ilişkin bir açıklama yayımladı. Her nedense derneğin merkezi Ankara’dan ve bu kazıların başındaki Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan çıt çıkmadı. “Ucube heykelden” sonra ağzının payını almış olmalı ki 12 Haziran sonrasındaki milletvekilliğini korumak için artık konuşmuyor!
“Dünyada her ulus, icraatına tahammül ettiği hükümetin sorumluluğuna ortak sayılır!” diyen Atatürk, ileri görüşü ile tarihe “devlet adamı” diye geçti! Ya Tayyip Efendi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder