Haziran 29, 2011

Kendin pişir kendin ye’min - Yılmaz ÖZDİL


CHP yemin etti...
*

Üniversite sınavındaki şifre utanmazlığıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Tekel işçilerinin dramıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Adli Tıp skandallarıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Telekulak araştırma önergesi reddedildi. Gözaltındaki kayıplar hakkındaki araştırma önergesi reddedildi. Ha eve tüp bağlatmışsın, ha memlekete nükleer santral’la ilgili araştırma önergesi reddedildi. Taşımalı eğitim ayıbıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Basın’a basınçla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Yeşil sermaye ayaklarıyla ahaliyi dolandırıyorlar’ın araştırma önergesi reddedildi. Dünyanın en pahalı benzinini niye biz kullanıyoruz’un araştırma önergesi reddedildi. Memur sınavındaki ahlaksızlıkla ilgili genel görüşme önerisi reddedildi. Irak’a kara harekâtı niye zart diye durduruldu’nun genel görüşme önerisi reddedildi. Ermenistan’la gizli gizli neler imzaladınız’ın genel görüşme önerisi reddedildi. KKTC’de ne dümenler çeviriyorsunuz’un genel görüşme önerisi reddedildi. Başbakan hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Uruguay’dan inek getirten Tarım Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Habur’daki teslim’iyet töreniyle ilgili olarak İçişleri Bakanı hakkında verdiği gensoru önergesi reddedildi. Uçak düştü, Ulaştırma Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi, hızlı tren uçtu, Ulaştırma Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Telekulak ve Deniz Feneri için Adalet Bakanı hakkında verdiği gensoru önergesi reddedildi. Maliye Bakanı, Enerji Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Madenciler diri diri toprağa gömüldü, Çalışma Bakanı hakkındaki gensoru önergesi, CHP değil MHP mi vermişti yoksa, neyse, reddedildi. İzmir’de açılan yeni üniversiteye Atatürk’ün annesinin adını verelim teklifi reddedildi. PKK’yla ilgili açılım görüşmesi başka gün kalmamış gibi 10 Kasım’da görüşülmesin, inadına yapmayın, hiç olmazsa bir gün erteleyelim, 11 Kasım’da görüşelim önerisi, reddedildi. Dokunulmazlıklar kaldırılsın teklifi reddedildi. 100 değil, 300 değil, 1600 soru önergesi verdi,
ya reddedildi, ya cevap vermeye
tenezzül bile edilmedi. Ne yasa çıkarabildi, ne de çıkmasını önleyebildi.

*

Yemin etmedi...

*

Milli iradeye kuru kalabalık muamelesi yapıldığı için, CHP açısından değişen bi şey yoktur.

*

Tek başına oynanmaz tahterevalli.
İki kişiden biri düşünsün gari.

29/06/2011  YILMAZ ÖZDİL

Haziran 28, 2011

Adam Daha Ne Desin..?


İlk icraatları “Türk” adıyla birlikte Türk Telekom’u Arap’a “aslında İngiliz’e” sattılar, anlamadınız. Adı Türk, kendi İngiliz+Arap olan Türk Telekom’da İngiliz ajanı 3 kişi tespit edildi..(!) Uyanmadınız!
Yunan televizyonları ndan birinde Finansbank’ı almaya çalışan kilise bankasının yetkilisine Türkiye’den neden bir banka satın almak istedikleri soruldu. Cevap çok çarpıcıydı: “Biz Türkiye’den toprak alacağız(!)” Soran basın mensubu bu sefer de:”Türkiye’de toprak satışı zaten serbest. Neden böyle bir yolu deniyorsunuz?” Cevap:” Yarın başka bir hükümet gelir toprak satışını yasaklar ama bankanın el koyduğu yere bir işlem yapılamaz(!)”… Yani adamlar niyetlerini saklamadı ama Türkiye’de hükümet edenler için bu niyetlerin bir önemi yoktu. Finansbank’ı Yunanistan’a sattılar.

Şimdi Polatlı’dan bir çığlık geliyor: “Yunanistan savaşarak alamadığını para ile alıyor. Çiftçiler kredilerini ödeyemeyeceği için tarlasına el konuyor..!” Bu banka Trakya’da tarlalarda kredi dağıttı. Ortada hükümet yok..!

Van Ahdamar adası, Ermenilerin Türk kadınlarını götürüp tecavüz ettikleri için  "TECAVÜZ ADASI" olarak da anılan adada bulunan Ermeni kilisesi bu fakir halkın cebinden onarıldı. Yetmedi,  24 Ocak "sözde Ermeni Soykırımı" diye söylenen günde kilisenin açılışını yapmaya kalktılar... Tepkiler üzerine bir başka gün açıldı. Kendi milletinin kadınlarına tecavüz edilen biryerdeki kiliseyi onarıp açmaları neyin rövanşıdır demediniz..! ! Adamlar daha ne yapsın..??
Şehit babasını bu Başvekil dava etti. Şehit annesi için “ben o kadını mı dinleyeceğim” dedi. Şehit cenazelerine yasak geldi. Şimdi de şehitlerimize kan bedeli “fiyat” biçeceklermiş. Tıpkı Menderes hükümeti döneminde Kore’ye giden Mehmetçiğe ABD’nin biçtiği “23 Sent” gibi. Ne demişti o zaman Nazım:
23 Sentlik asker
Mister Dalles,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
…..

Türkiye’ de askerlik yapma konusunda ayrım yoktu. Herkes askerliğini yapardı, şöyle veya böyle. Paralı askerlik yapılmasının önünü açanlar askerliği parası olmayanların sırtına yıktı. Yani milli gelirden en az pay alanların sırtına. Böylece, kendi çocuğu yan gelip yatanlar için evladı şehit olan ailelerin acısı da “ırak” oldu.

Yandaş medyada yazan bazı soysuzlar bir gazimizi hedef yaptı. Ülkesi uğruna 2 bacağını vermiş, tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş bir gazimizi. Sahip çıkamadık, o da çekip vurdu kendini.

Karaalioğlu diye soyadına yakışır “yüreği kinden kararmış” RTE’nin uçağının kadrolu elemanı bir yazarcık(!), abdestini aldıktan sonra şakağına silahı dayayıp tetiğe basan gazimiz için biraz olsun utanmak yerine “tutuklanacağını düşündüğünden kendini vurmuş olabilir” diyordu. Bu adamlar köşe yazacak, bu millet aydınlanacak öyle mi? Bu trajik ölüm karşısında bile ne siyasetin başındakiler, ne de yandaş medyas vijdani bir duyarlılık göstermedi.

Kahramanına sahip çıkamayan bir millet ülkesine sahip çıkabilir mi?

2006 yılında gelişmelere bakarak bir yazı yazdım. Dedim ki: “Milli duygular bilerek kışkırtılıyor. Türkiye’nin bağımsız iç dinamiklerinin, tepkisel gücünün ölçüsü alınıyor. Bu ölçüye göre bir deli gömleği dikilecek, kolları da RTE’ye bağlatılacak.. !”

İşte size ERGENEKON deli gömleği… Kollarını kim bağladı? Davanın savcısı RTE…

Adam “ananı da al git” diyor. Adam bu millete marabalığı layık görüyor. Ulus devlet, Atatürk diyenler faşistlikle, gericilikle suçlanıyor. Türk askerinin başına çuval geçirilmesi karşısında biri mantı yemeye devam ediyor, diğeri nota verecek misiniz sorusuna dalga geçerek “müzik notası mı” diye cevap veriyor.

Aslında Adam’ın tarafı belli, bunu saklama gereği duymuyor. Anlamayan sensin ey Türk Halkı…

Sen fakirleştikçe onlar zenginleşti. Türk kadınları vesika alabilmek için sıraya girerken onlar uçak-ev beğenmedi. Daha ne yapsınlar?

Muhalif her ses “Ergenekon” yaftası ile suçlamalara maruz kalırken ne kadar ajan, provakatör, dış ülkenin maaşlı yazarları varsa sınırsız hoşgörü ile taltif ediliyor. Daha taraflarını nasıl anlatsınlar?

Başvekil’in en yakını, sırdaşı, ilaçlarını bile takip eden zat kim? Diyarbakır milletvekili İhsan Aslan. Ne diyor bu zat? PKK bu ülkenin gerçeği, Öcalan muhatap alınsın diyor. Peki, ortak paydası ve görüşü olmayan insanlar böylesine yakın dost olabilir mi? Bu ikili çok önceleri Ankara’da ortak bir büro kullandı. Daha doğrusu İhsan Aslan’ın bürosunda RTE’nin büyük bir odası vardı. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”

Çok agrasif, tahammülsüz bir yapı sergileyen ve “öfke de bir hitabet sanatıdır(!)” incilerini döktüren RTE konu DTP belediye başkanları, DTP’liler, PKK’lılar, AB-D ajanları olunca neden bu kadar hoşgörülüdür? Çıkardıkları bütün “demokratik” açılımlar Türk Halkı’nın değil de neden bu avanenin işine yarıyor?

Türk Devleti’nin bütün değerleri niçin tartışılıyor?

ABD Trabzon’da bir yer isterken, geçmişte Trabzon üzerinde oynanan oyunları da düşünürsek, çay ve fındık üzerinde oynanan oyun nedir? Dünya fındık üretiminin %80’ini Türk üreticisi üretirken İtalya ve Yunanistan lehine Türk çiftçisine getirilen sınırlama size ne anlatıyor?

Maden yasası, mayın yasası, GDO yasası kimin işine yarıyor?

Bir vatandaşımız diyor ki:” Bunların ülkeyi yönetme derdi yok, bunların derdi kendi günlük çıkarlarını korumak.”

Şimdi katil Öcalan muhatap alınacakmış. Eroin baronunun karısı Pervin Buldan, Emine Ayna, Leyla Zana gibilerin lideri. Bir tecavüzcü. Apo ve kadınları… Kendi kardeşi Osman Öcalan’ın karısını kullanmış bir manyak..!!

Gizli tanıklarını nasıl tecavüzcü bir PKK’lıdan seçtilerse, koskoca Türk Devleti’ne yol haritası verecek kişi de tecavüzcü bir SAPIK..!!

Mehmet Metiner denilen PKK sever karanlık bir yazar Kanaltürk televizyonunda “Tayyip Bey bu meseleleri 90’dan beri biliyor” diye bir cümle kullandı. Bu ne demektir? RTE bu konuda 1990 yılından beri mi yetiştiriliyor?

Gül ve RTE…Yeniden Milli Mücadele denilen bir grubun üyesi. Neye inanıyor “Yeniden Milli Mücadele” gurubu? “İngiliz Mandası”na… İngiltere’nin Kürdistan hayali kaç yüzyılın hayalidir? Kürt açılımı denilen açılım için “iyi şeyler olacak” diyen Gül kim? İngiliz Kraliçesi’nin savaş gemisine gidip Kraliçe tarafından nal gibi nişan takılan zat…


RTE'nin Soros'un TESEV'cileri ile özel görüşmeleri...
Yazılarımda "DTP AKP’nin mayın eşeği mi" diye yazdım. O kadar açık bir şekilde gözümüzün önünde "ABD, İngiltere, İsrail" in Kürt senaryosu uygulamaya kondu ki… RTE herkese laf yetiştirirken DTP’lilerin “Kürdistan sınırlarını belirledik” deme cüretlerine bir tepki verdi mi? Vermedi..! Adam tarafını daha nasıl belli etsin?

Sarızeybek ne diyor? 15 Ağustos bir rövanşın tarihidir. 15 Ağustos’ta PKK büyük bir saldırı yapmıştı. Tarih bilinçli seçiliyor. Bir Kürt Devleti’nin temeli 15 Ağustos’ta atıldı diyebilmek için Öcalan bu tarihi bilinçli seçti..(!!)

Adamlar açık oynuyor, daha ne desinler? Daha ne yapsınlar?

Bazan 35, bazan 42, 47 etnik gurup diyerek Türk Devleti'nin bütünlük şuurunu parçalamaya giriştiler. Bu tanımların Türk Halkına getirisi, faydası ne diye sormadın?
Ülkenin tasviyesi için tepkisiz halk, etkisiz ordu lazımdı, başarıyorlar. Başörtüsü, din havucu, medya tecavüzü ile halk tepkisizleştirildi, operasyonlarla ordu etkisizleştirilmeye çalışılıyor.
Fare kulağını-burnunu yemek istediğinde önce bir salgı ile uyuşturur, sonra yer. Türk halkı da aynı durumda. Farelerin işgalinde, kulağı, burnu, dudağı kalmadı...

Şehit Mehmetçiğin ailelerine para verelim demiş PKK sever vekiller. PKK’ya kan parası ödemeye kalkanlar, Mehmedimin şehadetine fiyat biçiyor. Biz de Nazım’ın “23 Sentlik Asker” şiirinin son mısraları ile cevap verelim:

Dahası var Mister Dalles,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz,
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek,
ve yarin yanağından gayrı her yerde,
her şeyde,
hep beraber,
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedreddin'in
O, tornacı Hasan, köylü Mehmet, öğretmen Ali'dir.
kaya gibi yumruğunun son ustalığı:
922 yılı 9 eylülüdür.
Dedim ya Mister Dalles, ,
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
ucuzdur vardır illeti.
Hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size,
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,
her millet gibi büyük Türk milleti.
(1953) Nazım Hikmet Ran

Hiçbir ülkede bir devletin varlığı ile böyle oynanmasına izin verilmez. Her devlet basiretsiz siyasiler nedeni ile devletin bekasına gelecek tehlikeyi bertaraf edecek tedbiri alır. O ülkelerde siyasileri eleştirebilirsiniz kimse bir şey demez ama devletin bekası ile ilgili en küçük zaafta yakanıza yapışırlar.
Türkiye'de Türk Devleti'ni askerler kurmuştur. T.C. DEVLETİ'ni sadece savaş zamanında değil, beka sorunu yaşandığı zaman da koruma ve kollama görevi Türk Ordusuna verilmiştir.
Asker artık bu görevi yapmayacak olduğuna göre, ülkenin uçuruma gidişini engelleyecek mekanizma ne olacak? Başka devletlerle bağlantılı siyasiler nasıl denetlenecek, nasıl engellenecek?
Türkiye'de ortaya çıkan boşluk ve problem budur? O nedenle birçok insan emekli olduğu halde Anadolu'yu gezip konferanslar veriyor, halkı aydınlatmaya çalışıyor. 


Zahide UÇAR - 28/07/2009 tarihli yazısı

Haziran 26, 2011

Sözcüklerin Anlattığı




Bir ulus kendi içindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla baş edebilir.Fakat içersindeki satılmış ve hainlerle yaşayabilmesi olanaksızdır.

Sınırları zorlayan düşman silah ve alemlerini açıkta taşıdığı için daha az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi görünmez, kurbanları ile aynı aksanda konuşur,onların çehresine bürünür ve onların argümanlarını kullanarak ulusun politik yapısına nüfuz eder, bütün kapılardan serbestçe geçer, sesi en üst düzey hükümet koridorlarında duyulur, ulusun ruhunu çürütür.

Politik yapıya her türlü hastalık bulaştırarak yaşam gücünü elinden alır.Bir katil daha az korkuludur.

Marcus Tullius Cicero
(M.Ö.106-M.Ö.43)

Haziran 19, 2011

Tonguç ve Demokrasi

Köy enstitülerinin babası İsmail Hakkı Tonguç’un çok partili demokrasinin ilk zamanlarında yaptığı aşağıdaki tespit, onun ne denli uzak görüşlü olduğunu anlatmaya yeterlidir sanırız:
“Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı...
Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir. İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu, oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz de demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha...”

Melih Aşık'ın 19.06.11 de Milliyet'teki yazısından....   




ilgili yazının linki



Haziran 18, 2011

Şehit Babasından Başbakan'a Mektup


Tam tarihini bulamadığım e-posta olarak gelen eski bir yazı....  kimin yazdığı da tam olarak belli değil....

* * *

Sayın Başbakan,
 
Birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. Oğlunuz Burak alnının teriyle genç yaşta gemi aldı. Diğer oğlunuz Bilal, Dünya Bankası’ndaki başarılarıyla stratejik ortağınız Amerikan başkanı Bush'un bile iltifatlarına mazhar oldu. İkisi de pırlanta gibi, Allah bağışlasın.
 
Demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına baktığında nasıl içi titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...
 
Ama oğlu ertesi gün askerlik kurası çekecek bir baba o geceyi nasıl geçirir, Güneydoğu'yu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca geceyi gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek seyreder, telefonda konuştuğunda "Operasyona gidiyoruz, hakkını helal et baba" diyen oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.
 
Çünkü dediğim gibi oğullarınızdan biri armatör oldu. Güneydoğu'da deniz yok, Atatürk Barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır, yakışık almaz. Yani Burak güvende. Allah bağışlasın.
 
E diğer oğlunuz Bilal de dediğim gibi Dünya bankası'ndaydı. Şimdi ise Dünya Bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için The Brooking Institution'da. İşi düşünce üretmek olan bu kuruluş da geçenlerde Diyarbakır'ın belediye başkanı Sayın !!!! Osman Baydemir'i ağırlamıştı, hatırlatırım. Yani sözün kısası Bilal de Washington'da, güvende. Allah bağışlasın.
 
O yüzden de "Artık şehit cenazeleri görmek istemiyoruz" diyen bir vatandaşa gönül rahatlığıyla "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım kardeşim" diyebiliyorsunuz.
 
Ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben de sizin "Canım kardeşim" diye hitap edebildiklerinizdenim. Can kardeşliğin verdiği samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum. 


Sayın Başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” dediğiniz için; şehitlere “kelle” dediğiniz için hiç mi utanmıyorsunuz?
 
Bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük laflar etmeyi; hala nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?
 
Artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir ağızdan sizi ve bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? Yani mesela, “Yan gelip değil, can verip yattılar” diye bağırırken binlerce kişi, "Yer yarılsa da içine girsem" diyebiliyor musunuz?
 
Orada, şehitlerin cenazesinde, Ajan Smith gözlüklerinizle gizlerken yüzünüzü, neye daha çok üzülüyorsunuz? Şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?
 
İktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda gelinen durum nedeniyle hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?
 
Şimdi sürekli "şehitlik üzerinden siyaset yapmayın" diyorsunuz ya meydanlarda. Peki, o zaman tam seçim arifesinde niye şehit aileleri ile gazilere TOKİ aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz? Bu durumda asıl siz şehitler üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?
 
Sayın Başbakan, bir baba olarak soruyorum size. Aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz? Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz? Kelle deyip geçtiklerinizin ahından korkmuyor musunuz? O mağrur, çocuk bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların "Vatan Sağ olsun" derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?
 
Bir "canım kardeşiniz" olarak olanca samimiyetimle soruyorum. Bu kadar sevilmemek nasıl bir duygu Sayın Başbakan?
 
Ha, bu arada. Bir oğlunuz, Bilal, hani stratejik ortağınız Bush'un iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. Diğeri, Burak, hani alnının teriyle gemi alan ise çürük raporu almış. Askerlik yapmayacakmış.
 
Ne diyeyim. Bilal de, Burak da pırlanta gibi çocuklar.
Allah bağışlasın.

Haziran 17, 2011

Sözcüklerin Anlattığı




Eğer hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyorsam,
ben bir ''SAFIM''.
Eğer düşünmek istemiyorsam bir ''KORKAK''…
Ve eğer hiçbir şeyin değişmemesinin benim çıkarıma olacağını düşünüyorsam ''ALÇAK''...

( 1968 Baharı, Paris duvarlarına yazılan yazı )

Haziran 16, 2011

"Kutsal tabular"la perdelenen yüzeysellik, şarlatanlık, meraksızlık


-Kimliğinizi açıklamanız gerekse nasıl açıklardınız?
- Türküm-Müslümanım, diyerek.
- Bir mesleğiniz yok mu?
- İletişim.
- Bilgisayar uzmanı, yahut elektronik mühendisi misiniz?
- Yok, hayır.
- Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
- İş arıyorum.
- En belirgin özelliğinizin ne olduğu sorulsa, ne derdiniz?
- Vatan sevgisi...
---
Sultanahmet Meydanı'ndaki anıtlarla şahyapıtların tarihlerini hiç merak ettiniz mi?
- Nasıl yani?
- Örneğin Dikilitaş'ın kaç tarihinde getirildiğini ve getirildiği tarihte kaç yaşında olduğunu?
- Yok, hayır...
- Ayasofya'nın kaç tarihinde bugünkü görünümüyle inşa edildiğini ve mimarlarını?
- Yok, hayır...
- Sultanahmet Camii'nin mimarını ve ibadete açılış tarihini?
- Yok, hayır...
- III. Ahmet Çeşmesi'nin üstünde ne yazdığını?
- Yok, hayır...
- Peki, Eminönü'ndeki Yenicami'nin mimarını biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
---
- Sizce vatan sevgisinin kanıtı nedir?
- İç ve dış düşmanlara karşı koymak.
- Büyükbabalarınızla, büyükannelerinizin en sevdiği Türk yazarlarının kimler olduğunu biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
- Divan edebiyatıyla hiç ilgilendiğiniz oldu mu?
- Yok, hayır...
- Tanzimat şairleriyle yazarlarının telif hakkı olarak ne kazanmış olduklarını hiç araştırdınız mı?
- Yok, hayır...
- Makbule Hanım'ın mezarına hiç gittiniz mi?
- Yok, hayır...
---
- Kaç padişahtan kaçının devrilmiş olduğunu biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
- İlk ve son idam edilmiş sadrazamların kimler olduğunu biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
- Türkiye'nin "yaşam kalitesi" açısından, Yunanistan'ın kaç basamak altına düştüğünü biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
- Taksim'deki "Bağımsızlık Heykeli"nin heykeltıraşını biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
- En sevdiğiniz şair kim?
- Namık Kemal ile Mehmet Akif.
- Her ikisinin de nerede askerlik yaptığını biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
- 2007 bütçe yasa tasarısında, dış borç faizleri için ayrılan payın, bütçenin yüzde kaçını oluşturduğunu biliyor musunuz?
- Yok, hayır...
---
- Siz bana bir soru sormak isteseydiniz, ne sorardınız?
- Vatan sevmekle, sorduğunuz soruların ne ilgisi olduğunu sorardım.
- Sizce hiçbir ilgisi yok mu?
- Yok.
---
- Vatan sevgisi bir meslek olmadığına göre, insan önce mesleğini mi sevmeli, yoksa vatanını mı?
- Elbet vatanını...
- İnsanlar mesleklerini, evrensel bir kalitede gerçekleştirmek özeniyle bütünleşmiş olsalar; ayrıca bir de "vatan aşkı" gibi kutsallaştırılmış bir tabunun arkasına sığınmak zorunda mı kalırlar ve geçimlerini nasıl sağladıklarını daha rahat şeffaflaştıramazlar mıydı?
- Ne dediğinizi pek anlayamadım; yani şey, evet ama yani...
- Gitgide daha da keskinleşeceğe benzeyen çalkantılı bir dönemde karşılaşacağınız zorluklar; Sarıyer'le, Beykoz'daki sel baskınlarında perişanlığa uğramış vatandaşlar gibi, "vatan aşkı"nın, ne bir İstanbul depremine, ne de bebek ölümlerinde dünya şampiyonu olmaktan kurtulmaya bir çare yaratmadığını kanıtlayabilir size. Yalnız durun, işşiz de olduğunuza göre, hiç siyasete atılmayı düşünüyor musunuz?
- Neden olmasın; kurtarmak gerek vatanı...
- İyi şanslar...


Çetin Altan - 03 Kasım 2006 Cuma, Milliyet Gazetesi

Haziran 06, 2011

Ahmet Hakan'dan AKP Seçmen Tabanı Yorum


Ahmet Hakan, Hürriyet’teki 29 Ekim 2010 tarihli yazısında AKP’nin seçmen tabanını yorumlarken, “Daha az eğitimli ve daha az şehirli muhafazakâr kitlenin siyaseti algılayış biçimi, Erdoğan’a müthiş bir fayda sağlamaktadır. (..) Erdoğan, itaat kültüründen gelen, daha az irdeleyen ve sorgulayan yığınları arkasına almış olmanın balını yemektedir” diyor… Fazla söze gerek yok, sanıyorum.