Mayıs 20, 2012

Teşekkür borçluyuz!


1) XXX'ye teşekkür borçluyuz çünkü onun sayesinde devletimizin kofluğunu keşfettik ve Cumhuriyetimizle rejimin kurumsallaşamadığını gördük.
2) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü inanmış bir adam ya da liderle arkadaşlarının neleri başarabileceğine tanıklık ettik.
3) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yapılan türlü psikolojik operasyonlara karşı değil devleti ve ulusu, kendini bile savunmakta yetersiz olduğunu gördük.
4) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü MİT'in CIA, KGB, MI5 ya da MOSSAD düzeyinde ve
hatta misyonunda olmadığını öğrendik.
5) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü Cumhuriyetin kendine sadık yani kendisi için risk alabilecek bir Milli Müteşebbis Gurubunu ya da ulusçu bir işadamı sınıfını inşa edemediğini gördük.
6) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü bu ülkenin reflekslerinin köreldiğine şahit olmamızı sağladı!
7) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü çok sayıda insanın bir kilo bulgur ve iki torba kömür karşılığı onurunu bile gömdüğüne tanık olduk..
8) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü demokrasi diye diye demokrasi katledilirken ona alkış tutan sözde ilim irfan sınıfının tezahüratlarına tanığız. Dahası, ceberrut bir devlet anlayışı yani
korku devletinin demokrasi diye servis edilip yutturulmasını XXX sayesinde görüp öğrendik.
9) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü evrensel değer pazarlamacılığı yapan sözde libarellerin kendilerini kaça kapattırdıklarını gördük.
10) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü devletin ve kurumların nasıl fethedilip dönüştürüleceğinin metodunu gösterdi.
11) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü ülkeyi topyekün ele geçirmek için önce korkuyu korkutmanın uygulamalarını yapıp gösterdi.
12) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü Yargı dahil bütün devlet çalışanlarının önceliklerinin ülke ve devlet olmadığı, şahsi ikbal ve çıkar hesapları olduğu ortaya çıktı. Örneğin yargıçlar HSYK seçimlerinde korku adına bütün değerlerini ayaklar altına aldı ve iktidara boyun eğdi.
13) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü kendilerine merkez ya da tarafsız medya diyen holding basınının aslında yandaş medyadan bile çok daha tehlikeli ve tahripkar olduğunun görülmesine vesile oldu.
14) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü cemaat ve dini gurupların durakta beklemediklerini ve gelen her iktidar otobüsüne bindiklerini bir kez daha gördük.
15) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü onun iktidarı sayesinde bir gece içinde masa başında yani matematik oyunu ile ülkemizin yüzlerce milyar dolar nasıl zenginleştiğini ya da zenginleşebileceğini öğrendik.
16) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü, insanlara sağlık dağıtıp barış içinde yaşamaları için çırpınan doktor Mehmet Haberal, gazeteci Mustafa Balbay ve parti başkanı Doğu Perinçek gibilerinin onlarca mazlum insanı diri diri gömen Hizbullahçı katillerden daha tehlikeli(!) olduğunu öğrendik.
17) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü iktidarı sayesinde Türkiye'de asıl tehdidin PKK ve benzerlerinin olmadığı aksine gerçek tehdidin TSK olduğunu(!) gördük.
18) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü korkutmanın kanun ve ahlaktan çok daha etkili olduğuna tanık olduk!
19) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü iktidarda sürekli kalmak için türlü tezgah ve manipülasyonlarla siyaset mühendislikleri yapıp muhalefetin cılız kalmasının mümkün olabileceğini sayesinde öğrendik.
20) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü toplumumuzun AB gibi, türban gibi, demokrasi gibi, Ergenekon gibi masallarla yıllarca yönlendirilip uyutulabileceğine şahit olduk.
21) XXX 'ye teşekkür borçluyuz çünkü adı Türkiye olan ülkemizde Türklerin aslında 20 küsür etnik guruptan biri yani azınlık(!) olduğunu sayelerinde öğrendik!
22) XXX 'ye müteşekkiriz çünkü dönemlerinde ülke borcu iki misline çıkarken ve büyük bir ekonomik çöküntü yaşanırken bunun başarı hikayesi diye sunulabileceğini sayelerinde öğrendik.



XXX'in kim veya ne olduğunu söylemeye gerek yok sanırım , yeterince anlaşılır olması lazım :))

Mayıs 19, 2012

Hal çaresi nedir peki? / 19 Mayıs 1919, İstanbul


-Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!
- Ama işgal zırhlıları...
- Boş ver sen bunları... Gün gelir, memleketin mülkünü tapusuyla İngiliz'e satar bunlar.
- Yok canım! 
- Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma. 
- Ama ahval ve şerait... 
- Güzel abicim yaranamazsın... Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun'a gidicez, savaş, boğuş, paralan. Diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen. Önce ağlayacaklar, sonra gene, "Son Osmanlı Padişahı" diye pankart açacaklar, mezarında dönücen.
- Saltanat kalsın diyorsun yani...
- Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver,  daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme.
- Efkârlandım be...
- Yakma o cigarayı gözünü seveyim, belgesel yaparlar, ‘keş’ gibi gösterirler seni...
- Hal çaresi nedir peki? 
- Al padişahın kızını, yırtalım. 
- Millet ne olacak? 
- Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne?
- Laik, birey olmasınlar mı, kendi lisanları olmasın mı, şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?
- Kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım dalgamıza, iş çıkarma başımıza...
- İyi de, yazık olmaz mı?
- Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur... Bazıları sana inanacak, etkilenecek, senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin malını Arap'a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine Ne Mutlu Türküm Diyene dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler... Yorma ahaliyi, kula kulluk edelim, rahat edelim.
- Yok arkadaş, ben bir deneyeceğim. 
- Eh,  sen bilirsin abi..







(Yazı maillerden gelmişti , kimin yazdığını bilmiyorum şu an için ama ellerine sağlık ne diyelim.... )











“Bunlar (Anlaşma Devletleri) işte böyle yalnız demir, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ülkü ve inanç götürüyoruz.”
 M. Kemal Atatürk (Bandırma Vapuru Kızkulesi açıklarında arandıktan sonra düşman zırhlıları arasından geçip İstanbul’dan ayrılırken söylemiştir; 16 Mayıs 1919 Cumartesi.)

Mayıs 14, 2012

Tiyatroya dair...Ferhan Şensoy'dan


Muhalefetin önde gideniydi Aristofanes. Ülkede kötü giden şeyleri eleştiren oyunlar yazar, çıkar oynardı binlerce kişilik anfi tiyatrolarda. Ön sırada ülkeyi yönetenler oturur, halkla birlikte dikkatle izlerler, bundan ve halkın tepkisinden kendilerine ders çıkarırlar, alkışlarlardı Aristofanes'i.
Aristofanes'i özelleştirmek Antik Yunan'da hiç kimsenin aklına gelmemişti!!
Tiyatro bin yıldır muhaliftir, muhalif kalacaktır, çünkü halkın sesidir. Yöneticilere yanlışlarını anlatmak için var tiyatro.
Abdülhamit döneminde, padişahı anımsatacak sözler yasaklanmıştı. Kendisi Yıldız Sarayı'nda oturduğu için yasak sözcülerinden biri de " Yıldız " dı. Kavuklu Kel Hasan Efendi, bu kelimeyle bir tuluat yapar, biraz da elinde olmayan nedenlerle, tuluat öyle birşeydir, akla gelir, ağızdan kaçar. Ağızdan kaçan bu söz üzerine alkıştan yıkılır tiyatro!
Halkın söylemek isteyip de, dile getirmekten korktuğunu söylemiştir komik-i şerif. Gece eve gelince , herhalde sabaha karşı tutuklanırım, diye düşünür Hasan Efendi. Sabah gelen olmaz, ancak o gece sahneye çıkmaz kavuklu. Üç gün bekler evinde, bakar ki tutuklanmaya gelen yok, dördüncü gece çıkar sahneye, izdiham vardır tiyatroda.
" TAYYİP ERDOĞAN TİYATROYA GİTMİYOR "
Abdülhamit'in hiç aklına gelmemiştir Kel Hasan Efendi'yi özelleştirmek !
Demokrat Parti'nin son dönemlerinde, ete fahiş zam geldiğinde;
Zaten bu millet Etyemez'de oturuyor! cümlesini nakşeder İsmail Dümbüllü, oyunun münasip yerinde. Ardı arkası kesilmez alkışın.
Dümbüllü'yü özelleştirmek Adnan Menderes'in aklına hiç gelmemiştir.
Eski liderler tiyatro'ya giderlerdi. İnönü, Ecevit, Demirel Özal tiyatroda kendilerini eleştirenleri alkışlamışlardır. Erdal İnönü düzenli bir tiyatro izleyicisiydi. Bizim tiyatromuza muntazaman gelir, gizlice bilet aldırır, arka sıralarda otururdu.
Tayyip Erdoğan tiyatroya gitmiyor. En son ne zaman gitmiş acaba ? Hiç gitmiş mi ? Dünyanın hiçbir yerinde devlet destekli tiyatro olmadığını ileri sürüyor.. Var ! O bilmiyor. Danışmanlar ?
AVRUPA'DAKİ DEVLET TİYATROLARI
Avrupa'nın her ülkesinde, her kentinde Ulusal Tiyatro adıyla devlet tiyatroları vardır. Şehir tiyatroları vardır. Bu tiyatrolar yalnız devletten destek almaz. Kentin belediyesinden ciddi bir yardım alır. Çünkü o kentlerde, otopark, pazar yeri ve benzeri yerlerden belediyenin topladığı para içinde yüzde bilmem kaç olarak tiyatro vergisi bulunur.
Belediye sadece kanalizasyon yapmaz, o kentin kültür ve sanat düzeyini yükseltmekle de yükümlüdür, diye düşünür batıda. Bir havuzda toplanan para, her yıl devlet tiyatrosuna, şehir tiyatrosuna ve o kentteki özel tiyatrolara dağıtılır. Tiyatrolar böyle yaşarlar ve daha iyi oyunlar üretmekle uğraşırlar. Muhtasarı mi ödemesek, yoksa kirayı mı, gibi dertleri yoktur.
BAŞBAKANIN ÖZELLEŞTİRMEDEN KASTI
Paris'teki Devlet Tiyatrosu Comedie Française oyuncularına kazançtan pay ödemektedir. 15 yıl önce Japonya'nın ulusal tiyatrosu Kabuki'yi tanıtmak amaçlı geleneksel dünya turnesi için ayırdığı para Türkiye'nin bütçesinin yarısıydı.
Başbakan'nın özelleştirmeden kastı nedir ? Tiyatro şeker fabrikası değil ki, ihalesine saldırı olsun. Hiçbir iş adamı tiyatro almak istemez. Ülkemizdeki tiyatro para kazanan bir şirket değildir. Sakıp Sabancı Küçük Sahne'ye, İstanbul'u Satıyorum'u izlemeye gelmişti. Perde arası kuliste çay içtik bana şunları sordu; 
"Tiyatro kaç kişilik ? Bilet kaç para ? Kaç kişi çalışıyor burada ? Hepsi sigortalı mı ? Kira ne kadar ? Gazete ilanı kaç para ? Yılda kaç ay açık tiyatro ?"
Yanıtladım soruları. Hıncahınç dolu oynadığımız bir dönem. Kafasında bir hesap yaptı, çayından bir yudum aldı. Yapılmaz bu iş ! dedi.
-"Direnemeyen özel tiyatro bir gün batar, kapanır."
Devlet ve Şehir tiyatroları, halka tiyatroyu sevdirmek amaçlı, çok ucuz bilet satarak tiyatro alışkanlığını yerleştirmek , özel tiyatroların altından kalkamayacağı oyunları sergilemek için vardır.
İstanbul Şehir Tiyatrosu, çağdaş tiyatromuzun babası Muhsin Ertuğrul'un çocuğudur, ona Türk dokunulamaz ! Ona dokunmak Türk Tiyatro Tarihi'ne saygısızlıktır.
Tiyatrodan korkmayınız. Tiyatro hayatın aynası. Aynaya bakmaktan korkuyorsanız, eve dev aynası alınız..