Mayıs 25, 2011

İş giderek çığrından çıkıyor...


İş verdiğimiz, maaşını ödediğimiz, kendileri ve makamları için değil, resmen (kanunla belli) bizim için orada olan adamların bize yaptıklarına bakın...
Değil milletvekili ne başbakanın ne cumhurbaşkanını n ne de başka bir devlet görevlisinin, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını aşağılama, bağırma, tutuklatma hakkı yoktur...
Aksine vatandaşın bu devlet görevlilerini her zaman eleştirme, protesto etme yani yaptıkları işi beğenmeme ve bunu belirtme hakkı vardır...
Çünkü neticede bunların yaptıkları bir iş...
İşveren sensin, biziz...
Yaptığı işi beğenmediğini söylemek en tabii hakkımız...
Bırak söylemeyi protesto etmeyi, kaşının üstünde gözün vardı, tam o sırada da başbakan oradan geçiyordu diye insanları gözaltına almaya başladılar...
Mesela...
Yarının vergi vererek bu ülkeyi ayakta tutacak insanları...
Gençler, üniversite öğrencileri...
Üniversite harçlarını protesto ediyorlar...
En doğal hakları değil mi?
Annesi babası yıllardır devlete eşek yüküyle vergi ödemiş gençlerin, eğitimin eşit ve parasız olmasını istemeleri en doğal hakları değil mi?
Bunu istemeyene garip gözle bakmak değil mi normal olanı?
Peki bunu söyleyince ne oluyor o gençlere?
Önce İzmir'de, sonra İstanbul'da.. .
Harçları protesto eden gençlere dayak, biber gazı, tekme, cop...
Niye?
Parasız üniversite istediler diye?
Peki bunu değil de mesela imam hatip mezunu olup katsayı protestosu yapınca ne oluyor bu gençlere?
Hiç...
Ya da Topkapı Sarayı'nın önünde naralar atıp, afiş parçalayıp, bir konser izlemeye gelenleri linç etmek için Gülhane'ye doğru koşarken?
Yine hiç...
Başbakan yanlarından konvoyla geçerken konser izleyen ve metalci hareketi yapan gençlere ne oluyor mesela?
Önce başbakanın korumaları, sonra karakol polisleri gözaltına alıyor onları...
21 saat sorgu, nezaret, savcılık...
Ne hakla?
Hangi kanunla...
Başbakana saygısızlıkmış...
Diyelim ki o el hareketini başbakana yaptılar?
Ne yazar?
Başbakan memur değil mi?
Devlet için, dolayısıyla millet için yani o çocuklar için çalışmıyor mu?
Kutsal mı?
Bu kadar mı dokunulamaz, hakkında konuşulamaz?
Bu kadar mı kendini kaybetmiş Başbakan ve yanında dolaşan korumalar, devlet güçleri?
Erzurum'da bir karı koca...
Çocukları onların söylediğine göre hastane görevlilerinin ihmali yüzünden 2007'de ölmüş...
Kimse ilgilenmemiş. ..
Adalet işlememiş...
Mektup yazmışlar, Erzurum'a gelen Cumhurbaşkanı' na verecekler.. .
Öyle aniden yola fırlama, cumhurbaşkanını n önüne atlama falan yok...
Durumu gidip tören alanındaki polise anlatıp yardım istiyorlar.. .
Polis ne yapıyor?
Gözaltına alıp karakola götürüyor...
Cumhurbaşkanı Erzurum'dan ayrılana kadar bırakmıyor...
Ne için?
Cumhurbaşkanı rahatsız olmasın diye mi?
Beyefendinin itibarı zarar görmesin diye mi?
O bir devlet görevlisi değil mi?
Devletin varlığının sebebi vatandaşa hizmet değil mi?
Cumhurbaşkanı bir devlet memuru değil mi?
Çocuklarının ölümünün soruşturulması nı isteyen sade vatandaş derdini bir devlet memuruna anlatamayacak mı?
Artık işin suyu çıktı...
Devlet niye var, devlette çalışanın asıl amacı ne iyice karıştı...
Kendini kaybetmiş, eleştiriye tahammülü olmayan, kendini hizmetinde olduğu vatandaştan üstün gören adamların yönettiği bir ülke olduk...
Bu tür adamları seçip, size saygılı davrananları alaşağı eden siz olduğunuza göre bence hiç şikayet etmeyin...
Daha başınıza gelecek çok şey var.
Gün gelecek...
Başınızı kaldırdınız diye bile hemen tepenize vuracaklar.. .
İş oraya doğru gidiyor... 

Nihat Sırdar 27 Temmuz 2009

Mayıs 15, 2011

Bu ülkeyi tanıdınız mı?


* Bu ülkede ezan okunurken mutlaka durup dinlersiniz. Zira hiçbir minarede sonuna kadar açılmış, yarısı da patlak hoparlörler yoktur. Müezzin şerefeye kadar zahmet edip çıkar ve oradan okur. Ve gerçekten çok güzel okur, herkes te onu dinler.                                                                                                              
* Caminin 5-10 metre ilerisinde ki bir kaffede ya da barda istediğiniz alkollü içkiyi içebilirsiniz. Kimse, "olmaz, burası camiye 100 metreden yakın, ruhsat verilmez!" falan demez.
 
* Kadınlar yasalar önünde gerçekten birinci sınıf vatandaştır. Mirasta kız çocukları daha önde tutulur. Kadın istemediği sürece boşanmak çok zordur. veee en çarpıcı fark ta şudur: Bir kadına arabanızla çarpıp yaralarsanız alacağınız ceza, erkeği yaraladığınız zaman alacağınız cezadan yaklaşık % 50 daha fazladır. 
       
* Çöldeki bedevi bile ana dili gibi Fransızca konuşur.      
                
* Kanun ve kurallara uyulur: çölde LandRover la bizi safariye götüren şoför, dümdüz ve kaymak gibi bir asfalt yolda günlerce, saatte 60 km. hızın üstüne çıkmayarak beni deli etmişti.   
                                    
* Ne tarihi dokuları, ne de cennet gibi bir doğaları var. Aslında, yılan, akrep ve çölden başka hiçbir şeyleri yok. Ama Şubat'ta da Mayıs ayında da, her taraf turist kaynıyor. 
                                 
* Etrafta bir tane bile maganda göremezsiniz.                               
 
* Zeytin ağacı ve zeytin üretimi neredeyse bizim kadardır. Ülke büyüklüğü  bizimkinin BEŞTE BİRİ kadardır. Nüfus ta yaklaşık SEKİZDE BİRİ !!!                   
                                                                            
                                                                            
 BU ÜLKEYİ TANIYOR MUSUNUZ?     
                                           
 1- Halkı % 100 Müslüman.                                                   
 2- Cumhurbaşkanını halk, başbakanı parlamento seçiyor.                     
 3- Nüfusu 9 milyon. Ülkede 35 üniversite, 80 kolej var. Her branşta eğitim  veriyorlar.  İlkokul birinci sınıftan, master veya doktoraya kadar tüm eğitim ücretsiz.   
 4- Aile planlaması yasası, 1956 yılında hazırlanmış.                       
 5- Bu yasa gereğince her aile 3'ten fazla çocuk yapamıyor.                 
 6- Resmi nikah, tek geçerli aile sistemi. İmam nikâhlı ikinci eş yasalarla  yasaklanmış.    
 7- Ülke, çevre değerlerini yasalarla kabul ettiğinden her yer tertemiz. Çünkü çevreyi  kirletenler hapis cezası ile cezalandırılıyor.              
 8- Ülkede fakir yok.                                                       
 9- 800 gr ekmeğin fiyatı 30 Kr.                                            
10- Bir kg dana bifteği 13 TL. 
11- Bu ziraat ülkesinin ihracat malları zeytinyağı, tahıllar, portakal, limon, ton balığı.    
12- İthalat çok yüksek vergilere tabi.                                      
13- Türban resmi daireler ve eğitim kurumlarında yasak ancak sosyal yaşamda serbest. 
14- Her vatandaş, devletin tüm kurumlarına ve çalışanlarına büyük saygı duyuyor. 
15- Turisti mutlu etmek için, golf sahaları, buz pateni salonları, turistik otelleri ve casino'ları mevcut.
16- Yılda bir kez ağaç festivali düzenleniyor. Her vatandaş bu festival sırasında bir ağaç  dikiyor. 
17- Yılda bir kez dağa tırmanma festivali düzenleniyor. Hemen hemen her ülkeden bu ülkedeki boynuz dağına tırmanmak için turistler akın ediyor.  
18- Ülkede 60 milyon zeytin, 3.5 milyon portakal ve 800 bin adet limon ağacı var.  
19- Kadınlar, yüksek tahsilli ve işgücünde yerlerini almışlar.              
20- Din ve devlet işleri tamamen birbirinden ayrı. Tam bir laiklik abidesidir.   
21- Başkentin ana caddesinde kocaman posterde, bir kadın polisin 3 çocuklu bir hanımı trafikte yönlendirişi gözüküyor. 
22- Bu posterin altında şöyle yazıyor: ''Ülkemizdeki işkadınları, sokak düzenimizi sağlamakta baş etkendir." 
23- Her öğrencinin birinci lisanı Arapça, ikinci mecburi lisanı Fransızca. Bunun haricinde, isteyenlere 5 yıl İngilizce eğitimi veriliyor. 
24- Ülkenin dış borç gibi bir derdi yok.                                    
25- Her taraf çiçek, çimen ve ağaçlarla süslenmiş. Bunları koparan, yolan, sertifikasız ağaç budayan herkese hapis cezası veriliyor. 
26- Yan sokaktan gelen araba olmadığından emin olan taksi şoförleri bile STOP yazılı levhada mutlaka duruyorlar. 
27- Sokaklarda gezen bir tek başıboş kedi veya köpek yok. 
28- Bir şoförün aylığı 400 dolar. Bunun dörtte birini kiraya veriyor. Ayrıca gelirinin en az % 12'si vergi ve sigortaya gidiyor; eşi de çalışıyor.                               
29- Buranın insanları ülkeleriyle gurur duyduklarını söylüyorlar.           
30- Toplu taşıma tramvay, tren, dolmuş, otobüs, taksi ve feribotlarla  yapılıyor.                
31- Emeklilik yaşı 60 olarak belirlenmiş. Her vatandaş vergisini vermekle  gurur duyuyor.
32- 60 bin kişilik üstü kapalı futbol stadyumları var.                      
33- Devlette hortumculuk varsa bile, şimdiye kadar hiç duyulmamış ve görülmemiş.            
34- İthalattan çok yerli üretime önem veriliyor.                            
35- Kentlerdeki duvarlarda sanatçıların yaptığı, bizde bazı çevrelerin ''müstehcen'' bulma ihtimali olan kadın resimleri yer alıyor.   
36- Art deko tarzı süslü mimariyi yansıtan eski binalar çok iyi korunmuş durumda.  
37- Siyasette 4 parti var. Bu yıl yapılacak başkanlık seçimine 2 aday katılacak. Hükümette 24 bakan var.                        
38- Hafta sonu tatili cumartesi ve pazar günleri olarak kabul edilmiş.             
39- "Bizim paramız dış ülkelerde geçerli olmadıkça kendimizi yeterince kalkınmış  hissetmeyiz" diyorlar. 
40- Halk sürekli çalışıyor ve üretiyor. Lüks ve ihtiras peşinde olan yok. Kazanç ''eşitlikçi'' bir biçimde paylaşılıyor. Bu apaçık belli oluyor.     
 
Bu ülkenin adı TUNUS!
Hani örnek aranıyor ya? Türkiye, Mısır falan deniyor ya? 
Neden kimsenin aklına Tunus gelmiyor.                                  
Tunus'un efsanevi lideri Habib Burgiba ise 
tam bir ATATÜRK hayranıdır; bilir misiniz? 

 

-- Küçük hırsız El feneri,
Büyük hırsız Deniz feneri kullanır
Ancak Her ikisinin de çalışması için
Ampul gerekir!

Mayıs 04, 2011

Bir Memleket ki...

Bir ülke ki... Kendi halkını ilgilendiren ekonomik ve siyasal kararları kendi alamıyor. Ekonomide IMF'nin, siyasette ABD ve AB'nin talimatlarıyla hareket ediyor. Bir ülke ki... Başbakan'ı, "Irak'a asker göndermezsek Amerika bir günde ekonomimizi çökertir, memur maaşlarını bile ödeyemeyiz" diyerek kendi parlamentosunu tehdit ediyor.
Bir ülke ki... Dokunulmazlıkları kalktığı an yargılanıp cezaevine girecek onlarca insanı milletvekili sıfatını taşıyor, taşımaya devam ediyor.
Bir ülke ki... Bakanları, milletvekilleri yargıdan kaçarken sade vatandaşları "vicdanla - cüzdan arasında sıkışmış" bir adaletten medet umuyor.
Bir ülke ki... Yeni nesilleri "imamlaştırmak" ve kızlarının başını kapatmaktan daha önemli bir eğitim hedefi bulunmuyor.
Bir ülke ki... Baklava çalan çocuklarını yıllarca hapiste çürütürken 70 - 80 milyar doları hortumlayanlarına VIP muamelesi yapıyor.
Bir ülke ki... Öğrencisi, işçisi ve memurunu sürekli sokakta polise dövdürüyor.
Bir ülke ki... İktidar partisi kadın - erkek eşitliğini hâlâ hazmedemiyor.
Bir ülke ki... Çağdaşlığın ilk şartının laiklik olduğunu kavrayamıyor, kendisine armağan edilmiş laik düzenden "ılımlı İslam" düzenine geçmeye çalışıyor ve bu kılıkla AB'ye girebileceğini sanıyor...
Bir ülke ki... Genel manzarası buyken ve bir an önce bu manzaranın değiştirilmesi gerekirken, bunların hiçbirini yapmıyor... Ya ne mi yapıyor? Havadan ve bedavadan köşeyi dönmek... Bunun için de AB'ye girmek istiyor. İstemenin ötesinde gireceğine ciddi ciddi inanıyor.
Bir ham hayaller ülkesi ki... İnsan söyleyecek laf bulamıyor...

Melih Aşık – Milliyet – 04/05/2004 tarihli yazısından